Otel; aidiyetsizlik, yurtsuzluk, geçicilik hislerini barındıran bir mekândır. Ana rahmi, ev, yurt, barınak ve nihayetinde kalıcılık anlamlarını da içeren mekân duygusu, otelin verdiği bu duygu ile keskin bir zıtlık oluşturur. Otel odası, insanın hayatla kurduğu bağların güçlenmesini engellediği gibi, toplumsallığını da zayıflatır. Bu ilişkisizlik kişiye aynı zamanda bir özgürlük alanının kapılarını açma olanağı da sağlar. Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli ile Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak romanlarında otel, ölüm ve dirim kararının alındığı, bir ara yerdir. İki eserde başkişinin bilinç düzeyi farklı olmakla birlikte, intihar mekânı olarak otelin seçilişi ile toplumsal, politik ve bireysel olgularda yenilgi ve isyan bağlantısı kurulur. İlk eserde doğumdan ölüme kadar giden bir süreçte içinde bulunulan mekânla anlamsal bağın kaybedilişi ile gerçekleşen intihar, ikincisinde varoluşsal bir hesaplaşmanın sembolik mekânı olur. Atılgan’ın eserinde otel, geçmişin en detaylı şekilde yeniden yaşandığı ve yaşamsal bağın bir anlamsızlık burgacına saplandığı kendi üzerine örtünen bir mekân olarak döngüsellik arz eder. Ağaoğlu’nun eserinde ise geçmişle hesaplaşma, gelecek yapılır ve varoluş, 68 kuşağı ile kurulan bağın verdiği umut duygusuna bağlanır. İntihar bundan dolayı zihinsel dönüşümün sembolü olarak kullanılır. Bu makalede, anılan iki eserin, başkişilerinin tutum ve davranışları öncelikli olmak üzere, mekânın kurgu ve temaya etkisi, intihar ve otelin varoluşsal açıdan çağrıştırdığı anlamsal örüntü karşılaştırmalı bir biçimde çözümlenmektedir.
Yusuf Atılgan, Adalet Ağaoğlu, otel, varoluşçuluk, intihar, cinsellik.