Toplumsal bir özne olarak dünya ile temasta bulunan insanoğlunun, muhtelif nedenlerle mekânsal değişime maruz kalması olarak tanımlanabilecek sürgünlük kavramı, tarihsel süreç içerisinde kazandığı anlam çeşitliliği ile edebiyat metinlerinin tematik bir unsuru haline gelmiştir. Özellikle yüzyılımızın başında küresel çapta yaşanan kitlesel göçler ve bu göçlere bağlı olarak yaşanan toplumsal sorunlar, sürgünlük üzerine çok sayıda metnin yazılmasına neden olmuştur. Dünya edebiyatında olduğu gibi Türk edebiyatında da sürgünlüğün edebi bir metin olarak üretiminin örneklerini görmek mümkündür. Nitekim yazın hayatında kendini bireye ve topluma karşı sorumlu hissettiği için bunu eserlerinde çeşitli temalarla inceleyen yazarlardan birisi de Demir Özlü ‘dür. Yazar, 1979-1980 yılları arasında yaşadığı sürgün yıllarını eserlerinde belirgin bir şekilde işlemiştir. Bu yıllarda yaşadığı zorlukları yabancılaşma, yalnızlık, kültürel farklılıklar ve karmaşa, varoluşsal kimlik krizi, geçmişe özlem ve umut gibi çeşitli konular etrafında şekillendirmiştir. Bu çalışmada, sürgünlük kavramının dünya edebiyatındaki tarihsel ve toplumsal yansımaları; Demir Özlü’nün hikâyelerinde sürgünlüğün nasıl ve hangi açılardan ele alındığı üzerinde durulacaktır.
Demir Özlü, sürgünlük, yabancılaşma, kültür, anlatı.