Bellek kavramının bilişsel keşfi 19. yüzyıla kadar uzansa da sosyal bilimlerde tanınması 1980'lerde gerçekleşmiştir. Bellek, kronolojik bir zaman çizelgesini kapsayan bir "yaşam öyküsü" olan bireyler için insan varoluşunun temel bir öğesidir. Öğrenilen her şeyin kodlandığı ve depolandığı bellek, insan deneyimlerinin bir deposudur. "Deneyim" anahtar teriminden türetilen "epizodik bellek" kavramını ilk tartışan araştırmacı Endel Tulving'dir. Tulving bu kavramı otobiyografik belleğin bir alt kategorisi olarak açıklar. Otobiyografik bellek, bir bireyin kişisel özelliklerini ortaya koyan tüm öznel anıları kapsarken, epizodik bellek bir zaman makinesi gibi işlev görerek anılar arasında zihinsel yolculuklara olanak tanır. Kültürel bellek, toplumsal bellek, çalışma belleği, tarihsel bellek ve bireysel bellek gibi diğer bellek türleri üzerine sosyal bilimlerde birçok çalışma yapılmasına rağmen, epizodik bellek üzerine hiçbir çalışma yapılmamıştır. Bu çalışmada, Handan Acar Yıldız'ın "Çarpma-I" ve "Çarpma-II" adlı öykülerinde birinci kişinin (öykü kahramanlarının) epizodik belleği incelenmiş; belleğin işleyişini örnekleyen epizod veya pasajlar, Henri Bergson'un zaman felsefesinden yola çıkılarak, özellikle "bilinç" ve "zaman" kavramları üzerinden incelenmiştir. Sosyal bilimler alanında bir ilk olma özelliği taşıyan bu çalışmanın, alanda bir boşluğu doldurması ve epizodik bellek konusunda yapılacak yeni ve daha kapsamlı çalışmalara kaynak teşkil etmesi beklenmektedir.
Hikaye, analiz, epizodik bellek.