Sanat, duyguların estetik biçimde ifadesidir. Edebiyat sanatı ise toplumun içinden çıkan sanatkârın ortaya koyduğu eser düzleminde okurla etkileşimi şeklinde ifade edilebilir. Bu noktada; bazı edebiyat teorisyenleri edebiyat sanatının merkezine sanatkârın ortaya koyduğu eseri, bazıları bu etkileşim sürecinde önemli olanın okurun zihninde oluşan etki olduğundan hareketle okuru, birtakım edebiyat kuramcıları ise ürünü ortaya koyan sanatkârı, daha doğrusu sanatkârın ifade biçimini (üslup) almaktadır. Aynı konunun farklı sanatkârlar tarafından ele alındığı ancak bazılarının toplum belleğinde derin izler bırakabildiği aşikârdır. Bir sanatkârı; diğerlerinden farklı kılan nedir? Şüphesiz ki verilecek cevap, üslup olacaktır. Klasik Türk edebiyatında pek çok aşk konulu mesnevi yazılmıştır fakat bazı eserler, üslup özellikleri sebebiyle daha çok beğenilmiştir. Mesneviler, devrin sosyal şartları düşünüldüğünde döneminin romanları olarak nitelendirilebilirler. Aşk, kahramanlık, öğüt, din ve tasavvuf gibi konuların ele alındığı mesneviler, yazıldıkları devirde oldukça rağbet görmüşlerdir. Bu eserlerden biri, Hoca Mes’ûd’un Süheyl ü Nev-bahâr adlı mesnevisidir. Süheyl ü Nevhâhar, aşk konusunu ele alan hacimli bir eserdir. Bu eser, farklı üslup ve söyleyiş özellikleri sebebiyle oldukça dikkat çekici bir metindir. Bu çalışmada Hoca Mes’ûd’un Süheyl ü Nevbahar adlı eserindeki üslup çeşitliliği ve bu durumun metne katkıları incelenecektir.
Üslupbilim, biçem, Süheyl ü Nev-bahâr, Hoca Mes’ûd, mesnevi.