Kur’ân-ı Kerîm, hadîs-i şerîfler, peygamber kıssaları, tasavvuf, Arap ve İran edebiyatları Türk İslam edebiyatının temel kaynaklarındandır. Bunlar arasında peygamber kıssaları gerek didaktik mensur eserler gerekse şiir sahasında geniş bir etki alanına sahiptir. Kur’ân’da Hz. Dâvud ile ilgili zikredilen kıssaların yanında Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî’sinde de bir kıssa bulunmaktadır. Bu kıssa Dâvud Aleyhisselam zamanında Allah’a gece gündüz meşakkatsiz helal rızık için dua eden bir adamın hikâyesini konu edinmektedir. Yıllarca bu şekilde dua eden adamın evinin kapısından giren ineği kesip yemesi üzerine görülen dava ve Hz. Dâvud’un hâkimliğini anlatan bu kıssa 18. yüzyılın Antepli divan şairi Kusûrî tarafından da kaleme alınmıştır. Kusûrî’nin kaleme aldığı bu versiyonda, Mesnevî'den farklı olarak, hem Hz. Musa hem de Hz. Dâvud dönemine ait metaforlar bir arada kullanılmıştır. Şair, şiirinin sonunda Farsça mensur olarak yazılan hikâyeyi manzum olarak Türkçeye tercüme ettiğini belirtmiştir. Bu durum aynı konulu hikâyenin Mesnevî dışında da Farsça ve mensur bir versiyonunun daha bulunabileceği ihtimalini düşündürmektedir. Makaleye konu edilen manzum hikâye, Atatürk Kitaplığı Nadir Eserler Bölümü’nde 001290 demirbaş numarası ile kayıtlı olan mecmuanın içinde yer almaktadır. Eserin 109b-111a varakları arasında yer alan şiir “Hikâyet-i Garîbe” başlığı ile yazılmıştır. Makalede “Hikâyet-i Garîbe”nin dil, üslup ve muhteva özellikleri incelenmiş; Mesnevî’deki kıssa ile mukayesesi yapılmıştır. Mukayese için klasik Mesnevî tercüme ve şerhlerinden farklı olarak bir tefsir örneği de sergiliyor olması bakımından A. Avni Konuk’un Mesnevî-i Şerîf Şerhi’nden yararlanılmıştır.
Eski Türk edebiyatı, Osmanlı Türkçesi, Hz. Dâvud, Mesnevî, 18. yüzyıl, Kusûrî, Hikâyet-i Garîbe.