Aşk, günümüz itibariyle iki kişi arasındaki güçlü sevgi veya duygusal bağ anlamına gelecek şekilde bir anlam kaybına uğramış olsa da asıl olarak ilahî ve tasavvufî kavramları da içeren çok daha geniş anlamlar taşımaktadır. Aşk, kimi zaman beşerî kimi zaman ilahî olmak üzere edebiyatımızda önemli bir yer tutmuştur. Tasavvuf edebiyatımızda karşımıza çıkan aşk, ilahî aşk olup onu tadanları Allah’a ulaştıran en önemli araçların başında gelir. Dinî-tasavvufî edebiyat olarak da adlandırılan ve İslam tesiri ile şekillenip kendi üslubunu bulmuş olan bu edebî dönem içerisinde yazılan şiirlerin hemen hepsinde aşk, odak noktası olarak karşımıza çıkar. Gerek Allah aşkı gerekse peygamber aşkı bu şiirlerde mutlak suretle bahis konusudur. Aşk üzerine söylemler, tasavvufî edebiyatta asla bitmez ve bu edebiyatta her vesile ile ilahî aşktan söz edilir. Mutasavvıf şairlerce yazılan şiirlerde ilahî aşk işlenmekte, okuyucuya bir nevi bu aşkı tatmaları tavsiye edilmektedir. Mutasavvıflar, derin manaları olan tasavvufî hikmetleri ve hakikatleri anlatmada ve bu anlamda irşat etmede gündelik dilin yetersizliğini gördüklerinden maksatlarını şiir vasıtasıyla dile getirmişlerdir. Zaman içerisinde edebî eserleri açıklama ve yorumlama ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Zira yazar, bazen söylemek istediğini açıkça söylerken bazen de dil denen yapının arkasına gizlemiştir. Bu durum edebî eseri yorumlamada farklı yöntemlerin kullanılmasını da beraberinde getirmiştir. Bu yöntemlerden biri de metni oluşturan unsurları kendi anlam düzleminde değerlendiren ve onun dışında kalan metin dışı unsurlara itibar etmeyen “yapısalcılık kuramıdır.” İki ana bölümden oluşan bu makalenin ilk bölümünde mutasavvıf şair Kuddûsi’nin” (ö. 1849) “oldı” redifli şiiri klâsik şerh metoduyla açıklanmış, ikinci bölümünde ise şiirin yapısal açıdan taşıdığı özellikler incelenmiştir.
Şerh, yapısalcılık, aşk, Kuddûsî, oldı.